1930s
1940s
1950s
1960s
1970s
1980s
1945 1957 1969 1975 2014
GENÇLİK PARKI
‘Ankara parkına şimdiye kadar on bin ağaç dikilmiştir. Tarh edilen parkın sahası yirmi beş hektardır. Senelerce Ankara’yı kasıp kavuran sivrisineklerin yetiştiği bataklığın mükemmel bir park haline ifrağı için çalışılmaktadır. Parkta birçok yollar açılmıştır. Fakat henüz natamamdır. bu seneki tahsisattan parkın ortasına yapılacak Park ve Bahçeler Müdüriyeti Dairesi, büfe ve rasathanenin inşaatına da yakında başlanacaktır. Parkın tahminen on beş hektarlık kısmına çam, ıhlamur, çanlar ve telfelan ağaçları dikilecektir…’ (Şehirle İstasyon Arasındaki Park, 1926)
Gençlik Parkı’nın kuruluşu, Cumhuriyetin başlarında Ankara’nın modern bir kent olarak planlanmasıyla gündeme gelir. 1920’lerin sonlarında kentin fiziksel durumu tartışılırken, bu oluşumu tamamlayacak geniş bir park ihtiyacı da dile getirilmişti. Ankara’nın imar planını hazırlayan Jansen’in planında geniş bir park alanına da yer veriliyordu. (Tankut, 1990)
Jansen, Gençlik Parkı’nı Ankara’nın bir hazinesi, İmar Planı’nın en çarpıcı elemanlarından biri istasyondan Ankara’ya girmekte olanlar için modern başkentin habercisi olarak görmüştür. Jansen Planı’nda Gençlik Parkı, vaktiyle Kanlıgöl diye isimlendirilen, bir kısmı mezarlık olarak kullanılan bataklık alanda, dönemin yöneticilerinin istediği ile önerilmişti. Gençlik Parkı Planı, tren istasyonundan gelen yolculara kale ve eski şehrin siluetini sunmak; ayrıca, doğu batı yönü üzerinde gelecekteki operadan yeni yapılmakta olan gara doğru geniş bir açıklık bırakmak amacıyla geometrik stilde düzenlenmiştir.
‘İstasyondan kente gidilirken sağlı sollu, bataklık ve sivrisinek yuvası bir bölgeden geçiliyor. Ankara şehri 3 tarafı bataklıkla çevrilmiş. Yalnız kuzeyi bataklık değil.’ (Şimşir, 1988, s. 321).
Jansen’in Gençlik Parkı’nı planlaması, 20 Şubat 1934 tarihinde başlar ve 20 Temmuz 1934te onaylanarak 25 Mayıs 1935’te uygulama projeleri imar müdürlüğüne teslim edilmesiyle biter (Uludağ, 2000) . Parkın yapımına 1935 yılında, Jansen’in projesi esas alınmakla birlikte bazı değişiklikler yapılarak başlanmış ve 1940 yılında tamamlanmıştır. (Barış, Erdoğan, & Dilaver, 2004)
‘Ankara’da ağaç yok. Bütün çevre baştan başa hep ıssız ve kasvetli bozkır görüntüsü. Bazı kimseler buranın sönmüş bir volkanın krateri olduğunu söylüyor. Hikâye bana da akla yatkın gibi görünüyor. Aşağıda büyük bir sıtma bataklığı var. Bunu yeni yeni kuruttuklarını söylüyorlar. Ama kaldığım otelin sahiplerinden birini sıtmadan yatağa düşmüş gördüm… Ankara’da yazın da yakıcı sıcak ve boğucu toz var.’ (Şimşir, 1988, s. 394)
‘İstasyon ile şehir arasındaki bataklığın bir bölümü kurutulup park yapılmış.’
‘… Daha önemlisi, istasyonla şehir arasındaki bataklık kurutulmuştur. Bu bataklık bir sıtma yuvasıydı. Bataklığın yerine park yapılacak. Bu amaçla fidanlar dikilmiş, patikalar yapılmıştır.’
‘Başkent, donuk ve tozlu. Ama öyle bir heyecan var ki!.. Her tarafta iskeleler, tuğla, taş, kireç yığınları. İşte bir dizi ufacık yeşil leke. Geniş bir sahaya özenle dizilmişler. Kılavuzumuz, göğsü kabararak iftiharla, ‘burası Ankara Parkı!’ diyor. Bu yeşil lekecikler on yıl sonra ağaç olacak.’ (Şimşir, 1988, s. 395).
1930’lu yıllarda ağır sanayiyi kurmaya çalışan ve kaynaklarını buna tahsis eden, dışarıya tarım ürünleri satan bir toplumda, orta sınıfın gündelik yaşamında boş zaman geçirme faaliyetlerinin pek geniş çeşitlilikte olamayacağı aşikârdır. 1930’lu ve 1940’lı yıllarda akşamları Kızılay’da Bulvar’da gezinti yapmak, Bulvar üzerindeki bir pastaneye aile üyeleriyle birlikte oturmak orta sınıftan insanları memnun etmekteydi. Bu koşullarda, Gençlik Parkı’nın açılmasıyla doğal olarak, kent içindeki boş zaman etkinliklerinin bir kısmı parka yönlendirilmiş olacaktı (Demir, 2006).
Uludağ’a göre; Ağaçlandırma çalışmalarına yeni başlanmış olmasına rağmen, Gençlik Parkı’nın ilk yıllarında yeşil alanın ağırlıklı olarak yer kapladığı, fazla yapılaşmaya sahne olmadığı belirtilebilir. Şüphesiz park, yalnızca peyzajla temas edilen değil, aynı zamanda, kimi modern sosyal etkinliklerin de yapılabileceği bir mekân olarak tasarlanmıştı. Sportif etkinlikler, çocuklara ve gençlere yönelik yüzme, kürek çekme ve yelkencilik gibi etkinliklerdi ve bu amaçla açılışı izleyen ilk yıllarda, yazları kurslar ve yarışmalar düzenlenmişti. Tabii parkın eğlence boyutu da vardı. Ada Gazinosu, daha sonra Göl Gazinosu olarak da adlandırılacaktı, bu amaçla inşa edilmiş, Batı tarzı müzikli eğlencelerin tertip edildiği bir mekândı. Ayrıca havuz manzaralı çay bahçeleri, dinlenmek, sohbet etmek, etrafı seyretmek için uygun yerlerdi (Boyacı, 2010).
1930…‘Küçük çocuğu elinden tutarak anneannesi, Hergelen Meydanı ile istasyon arasında kalan büyük yeşil alanın bir köşesindeki parka, banka kanepelerinde oturmaya, orta yerdeki heykelli havuzu seyretmeye götürürdü.
Başkent Ankara’nın orta yerindeki yeşil alan yer yer bataklıktı. Orta yerinden ince bir su akar. Tam orta yerindeki düzlükle toprak futbol sahası ve dediklerine göre futbol kulübüne ait bir de küçük bina göze çarpardı.
Anneanne küçük çantasından çıkardığı birkaç kuruşla torununa kabak çekirdeği alır, birlikte saatlerce havuza, havuzun fıskiyelerine- konuşmadan- bakar, bakarlardı…
Büyük yeşil alana doğru gitmek, inen kalkan leylekleri kovalamak geçerdi içinden kimi zaman; bu istekle kıvranır, anneannesinden izin isterdi. Fakat yaşlı kadın orada, yeşil derinliklerde büyük yılanların olduğunu söyleyerek çocuğun isteklerine karcı çıkardı.
Çocuk yine de mutluydu. Arada bir de olsa bir yetimin duyacağı büyük hazzı, evden uzaklaşmanın hazzını duyardı.’ (Arcayürek, 2005).
Gençlik Parkı yüklendiği misyon ve anlam açısından stratejik bir konumdadır. Cumhuriyetin ilk yıllarında park; bağ, bahçe ve bostan gibi geleneksel yeşil kullanımının yerine farklı yaşam çevresi ve mekan anlayışıyla batı tarzı kent parkının ülkemizde uygulanan ilk örneğini temsil etmektedir. Ayrıca Gençlik Parkı, cumhuriyetin kültürel ve politik alanlarda gerçekleştirdiği radikal reformların sosyal alandaki bir uzantısı olması nedeniyle bir kültürel mirastır. (Özer, 2005).
1940 lı yılların Türkiye’si ve Ankara’sı göz önüne alındığında, Gençlik Parkının uygulanması, Türkiye’nin ekonomik açıdan güçsüz, dünyanın buhranlı bir dönemine rastlamasına rağmen, bu ölçekte bu boyutta bir girişimin bütünüyle öz kaynaklarla sağlanmış olması açısından çok önemlidir.
1940…‘Henüz on beş yaşında bir erkek çocuğu, mahalleli arkadaşlarıyla bir sabah evden kaçıp yeni açılan, büyükler arasındaki konuşmalarda denizler kadar büyük diye tarif edilen havuzu görmeye gitti.
Hava sıcaktı. Belki bahardı, belki yaz başlangıcı ama sıcaktı. Havuza hafif hafif su salınıyordu. Henüz tam dolmamış, gereken yüksekliğe kavuşmamıştı. Yasak masak hak getire. İçlerinden biri soyundu, donla suya atladı. O da soyundu, donla suya atladı. Bellerine kadar gelen suda saatlerce eğlendiler.
Geride kalan yılları ve o günü geçirdi küçücük aklından. Dünle o günün farkını düşündü.
Büyük alanın eski halini, geniş yeşil alanı anımsadı. Anneannesinin elini tutarak geldiği sonsuzmuş gibi gelen yeşil alandaki küçük parkı..Oysa şimdi? Gençlik Parkı henüz yeşillenmemişti, fakat eski büyük yeşil alandaki otlar, sazlıklar ayıklanmış, büyük alanın yüzü açılmıştı.’ (Arcayürek, 2005).
Parkın geleceğin Ankara vizyonu içindeki en önemli özelliği, Eski Hipodrom, Eski Meclis, Devlet Konukevi, Ulus, Ulusu Meydanı, Kore Parkı ve 19 Mayıs spor alanlarında oluşan Atatürk Kültür Merkezi ve Atatürk Orman Çiftliğinin bir parçası olmasıdır. (Özer, 2005).
Gençlik parkı, cumhuriyetle özdeşleşmiş ve üç farklı anlamı sembolize etmektedir:
1. Politik anlam, devlet ve yani rejim ideolojisi,
2. Ankara’nın kentsel kimliğini yansıtan ilk büyük ölçekte kent içi parkı,
3. Modern Türk toplumu ve parkta geliştirilen sosyal etkileşim. (Boyacı, 2010)
Cumhuriyetin ilk yıllarında, Türkiye’de daha çok kırsal yaşamın yoğun olmasından dolayı henüz bir kültür parkı anlayışı yok iken, Ankara’da Gençlik Parkı, kent yaşamının nasıl olduğunu anlatmak amaçlı kurulmuştur. Bu amaç doğrultusunda hayata geçirilen parka, devlet tarafından birtakım fonksiyonlar yüklenmiştir. Sağlık Müzesi ve Göl Gazinosu bunlara örnek verilebilir[1] (Perçin, 2014).
Ankara’nın denize özleminden midir bilinmez , Cumhuriyet tarihi boyunca Ankaralılar havuz başı sohbetlerini, birkaç dakikalığına da olsa suyun sesini ve sakinliğini hep aramışlardır. Ankara’nın en büyük havuzlarından olan Marmara havuzu ve Gençlik parkı havuzu kışın buz patenine, yazın ise su sporlarına ev sahipliği yapmıştır.
Ankara su kenti olmamasına rağmen, barajları ve havuzlarıyla yıllar öncesinde su sporlarında da kedisinden bahsettiren bir kent olabilmiştir. Cumhuriyet devrimleriyle hızla kentleşen bozkırın ortasındaki bu Anadolu kasabası, artık havuzlarında yüzücüler yetiştiren bir kent konumundadır. 1930lu yılların sonları ve 1940lı yıllarda özellikle Marmara havuzu ve Gençlik parkı Ankaralıların vazgeçemediği havuzlardandı. Kısıtlı imkanlarına rağmen yüzmede kendini göstermeye çalışan sporcular bu havuzlarda yetişir, çalışmalarını bu havuzlarda sürdürürlerdi. (Büyükyıldız, 2008)
‘1940 senesi kışında doğan Gençlik Parkı’nın havuzu belediyenin katkılarıyla o kış buz pateni sahası olarak kullanılır, belediye yetkilileri gazetelere verdikleri ilanlarla tüm Ankaralıları paten yapmaya davet ederdi. 1940lı yıllardan 1970li yıllara kadar Gençlik Parkı’nın buz tutan havuzunda paten yapan çiftlere rastlamanız mümkündü. ’ (Büyükyıldız, 2008).
1950’lerde Demokrat Parti iktidarının Ankara Belediye Başkanı Orhan Eren, Gençlik Parkı’nı, halkın hizmetine dönüştürdü. Küçük, temiz lokantalar.. Çay bahçeleri.. Çocuklara oyun alanları.. Bahçe içinde tren.. Havuzda kayıklar vs. Bahçe renklendi, çiçeklendi, daha bir ağaçlandı, yeşillendi.
Büyük ses sanatkarları, örneğin Zeki Müren, halka çok az parayla konserlerini Gençlik Parkı’nda açılan aile bahçelerinde verdiler. Emel Sayın ilk kez burada sahne aldı. İncecik, gencecik.
Gençlik Parkı havuzunda bir yarımada bir de küçük ada. Küçük adaya kayıkla geçilir, dans edilir, eğlenilirdi. Yarım adada büyükçe bir bina. O zamanlar Ankara’nın büyük içkili lokantası burada açıldı. Ünlü ses sanatkarları da burada sahneye çıkardı (Arcayürek, 2005).
‘Çay bahçeleri ilk defa 60li yıllarda yapıldı. İki çay bahçesi açılarak parkın ticarileşmesinin önü açıldı. Tabi çok iyi niyetlerle buna karar veriliyor, insanlar semaverlerinde çaylarını içsin, pikniklerini yapsın keyifli zaman geçirsinler diye.’ (Perçin, 2014).
‘Ben hatırlıyorum çocukluğumda evde pasta börek yapılır, oraya gidip gölün kenarında masa üstü piknik yapardık. Fakat bu, parkların ticarileşmesinin önünü açtı. Türkiye’deki en önemli problem budur. Parklar eğlence yerleri olarak görülür. Yurt dışına gittiğinizde parkların dinlenme yerleri olduğunu sessiz sakin metruk yerler olduğunu görürsünüz. Fakat bizdeki parklar geceleri son derece eğlenceli olan, insanların dolduğu dolaştığı yerlerdi. Çünkü bizdeki kent insanı kasaba görünümündedir. Kente geliş nedeni eğlenmek içindir. Dinlenme zaten kırsal yaşamdan geldiği için sessiz sakin yerlerden sıkılmıştır bu nedenle parkları buna dönüştürdük.’ (Perçin, 2014).
Yıllar geçti ve takvim 1980'leri 1990'ları göstermeye başladı değişen sosyo-kültürel hayat,değişen Türkiye ve değişen başkent Gençlik Parkının işlevini de büyük ölçüde değiştirdi.. Parkın tarihi kişiliğinin; plansız, yozlaşmış, geleneksellikten uzak, kültürsüzleşmenin etkileriyle bozulduğunu belirtebiliriz.
Günümüzde eklenen lunapark, restoran, çay bahçesi ve lokantalar, metro alanı vb. gibi tesislerle kent parkı özelliğini önemli ölçüde yitirmiştir. (Barış, Erdoğan, & Dilaver, 2004)
----------------------------------------------------------------------------------
[1] Ünlü sanatçılar konser vermeye gelirdi. Geceleri de müzikli yemekli eğlenceler olurdu. Eğlence devlet tarafından organize edilirdi. Ankara’da iki tane gazino vardı biri gar gazinosu diğeri göl gazinosu. Gar gazinosu da özel birileri işletilmesine rağmen devlet tarafından organize edilmişti. Gazino kültürü, yemekli bir ortam yaratmak amaçlıydı. Çok önemli bir değişimdi Ankara için. Bando yeri vardı müzik çalınıyordu. İnsanlar dinler izlerdi. Amfi şeklinde yapılmış açık hava tiyatrosu vardı. Devlet tiyatrolarına gidemeyen halkın yararlanabilmesi için kurulan biri tiyatro vardı. İnsan anatomisinin incelenebileceği bir de Sağlık müzesi vardı.
----------------------------------------------------------------------------------
Arcayürek, C. (2005). Bir Zamanlar Ankara. Ankara: Bilgi Yayınevi.
Barış, E., Erdoğan, E., & Dilaver, Z. (2004). Yeşil Yol Planlaması: Ankara örneği. Ankara: Ankara Üniversitesi.
Boyacı, E. (2010). Ülkemizde Kent Parkı İşlevlerini Belirleyen Etmenler. Ankara: Ankara Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü.
Büyükyıldız, F. (2008). Başka Kent Ankara. Ankara: Phoenix Yayınevi.
Demir, E. (2006). Toplumsal Değişme Süreci İçinde Gençlik Parkı: Sosyolojik Bir Değerlendirme. Planlama Tmmob Şehir Plancıları Odası Yayını.
Özer, M. N. (2005). Bir Kültürel Miras Olarak Gençlik Parkı. Planlama, 16-25.
Perçin, H. (2014, Kasım 4). Ankara Peyzajı. (Ç. Koç, & İ. Asak, Röportajı Yapanlar)
Şehirle İstasyon Arasındaki Park. (1926, Mart 29). Hakimiyet-i Milliye.
Şimşir, B. N. (1988). Ankara...Ankara. Ankara: Bilgi Yayınevi.
Tankut, G. (1990). Bir Başkent'in İmarı. Ankara: Anahtar Kitaplar.
Uludağ, Z. (2000). Cumhuriyet Döneminde Rekreasyon ve Gençlik Parkı Örneği. - içinde, 75 yılda Değişen Kent ve Mimarlık. İstanbul: Türkiye İş bankası Kültür Yayınları; Tarih Vakfı Ortak Yayını.
RÖPORTAJLAR